Darbe Günlükleri

2003-2005 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Özden Örnek'in günlüklerinden yola çıkarak hazırlanan bir kitap: "İmaj ve Hakikat"

İsminden de anlaşılacağı üzere TSK'nın verdiği imaj nedir ve bu işin hakikati nedir sorusuna bu kitabı okuduktan sonra çok daha rahat cevap verebiliyorsunuz.

Alper Görmüş'ü bu çalışması sebebiyle tebrik ediyorum.

Diyarbakır'da askerlik yaptığım esnada Sur ilçesinde bir olay çıkmıştı. Güya bizi de olaya müdahale için aniden hazırlamaya başladılar fakat gerek kalmadı. Bu sırada "komutanım bunları anlatıyorsunuz ama bir olay çıksa ben bir yere saklanırım" dedim. Çok garip bir şekilde yüzüme baktı ve sonra dürüstçe: "merak etme buradaki herkes aynı düşünüyor" dedi.

Peki bu kadar ciddiyetsiz eğitime ne gerek vardı. Kendisinin bana verdiği cevap gerçekten imajın ve hakikatin ne olduğu göstermekte son derece manidardır: "Jandarma dosta güven, düşmana korku verir."

TSK içinde üst düzey komutanların "silah", "asker", "savunma" gibi kavramlarla hiç uğraşmadan aynı bir siyasi parti gibi "açıklama", "insanları sokağa dökelim", "basından falancayı çağıralım", "rektörlere konuşma yapması için yazı verelim" gibi siyasetle uğraşmalarını birinci el bir kaynaktan da teyit etmiş oldum.


TSK mensuplarının sivillere bakış açısını, kendisi bu görüş tarzına katılmasa da, kitabın sonunda Özden Örnek şu şekilde tanımlıyor: "Sivillerin yurt sevgisi eksiktir. Çoğunlukla onlar vatanlarını ve milletlerini düşünmeden şahsi yararları için hareket ederler. Onlar tembeldirler, çalışmaz ve bedava olarak para kazanmaya bakarlar. Bu nedenle TSK'daki herkes çok çalışır ve fedakar oldukları için her şeye layıktırlar. "

Burada ilgimi çeken birkaç noktayı paylaşmak istiyorum:

- Mahalli seçimler için muhakkak bir alternatif cephe oluşturmaya çalışmalı ve bu adamların Ankara ve İstanbul'u kazanmalarını önlemeliyiz
-  Saadet Partisi'ni bir şekilde harekete geçirmeliyiz.
- Genelkurmay Başkanı'na "Ya sen çekil, yahut da biz çekiliyoruz" diyeceğiz.
- Bu adamlar 15 yıllık program yapıyorlar. Yeni bir lidere gerek var ama bulamıyoruz.
- Kocaeli Üniversitesi Rektörü'nü aradım ve ona da rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini, arkalarında olduğumuzu söyledim.
- Öğleden sonra Aydın Doğan geldi. Kendisine gazeteci olarak mevcut düzene destek vermemesini, bu işin sonuna gelmekte olduğumuzu anlattım.
- İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile görüştüm. YÖK Başkanı Kemal Gürüz ile birlikte bu tutucu ve dinci iktidara karşı tam bir kurtuluş savaşı veriyorlar.
- Kara Kuvvetleri Komutanı, "ben çok rahatsızım ve devlet elden gidiyor. Bir an önce bir sıkıyönetim içerisine girilmeli" dedi.
- Önce basını ele geçirmeye çalışacaktık.
- Rektörler ile temas edip öğrencileri sokağa dökecektik.
- Sokaklara afiş astıracaktık.
- Dernekler ile temas edip onları da hükumet aleyhine teşvik edecektik.
- Basının desteğini almak oldukça zordu ama denemek mecburiyetindeydik. Durumun kötüye gittiğini bizim dışımızda önemli kişiler tarafından da değerlendiriliyordu. Üniversitelerde talebeleri sokağa dökecek temaslara başlamamız gerekiyordu.
- Akşam tam çıkarken Genelkurmay eski başkanlarından Org. İsmail Hakkı Karadayı aradı. Bana hem nasihat hem de mesaj verdi. Laf arasında "hükumet sizi dinlemiyorsa tekmeyi vurursunuz gider" dedi.
- Takdimin sonunda Hava Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı hemen 10 Mart'da ihtilal yapalım diye bastırmaya başladılar. "Bir ihtilal için zeminin hazır olması gerekir, yani halk ihtilali istemelidir. 12 Eylül'de olduğu gibi ordu niye duruyor, ne zaman müdahale edecek gibi başlıklar basında yer almalıdır. Bir diğer konu da ABD. Bundan önceki darbelere destek vermesine rağmen bugün AKP'ye destek veriyor. Onların istemediği bir darbe veya hükumeti idame etmek çok zordur. Yani ABD'ye rağmen bu işlem olmaz." Bu nedenlerle darbeye henüz hazır olmadığımızı söyledim. Ama bu bizim eylemimize engel olmamalıdır.
- Ben eğer bir darbe yapılacaksa bunun 2004 Aralık'tan önce yapılmamasını ve AB'nin vereceği cevaba göre AKP'nin zaten köşeye sıkışacağını ve o zaman halkın desteğini de alabileceğimizi söyledim.
- Tuncay Özkan yanında yeni kurmakta olduğu TV istasyonu (Kanal Türk) yöneticisi olarak Kerim Can ile beraber geldi. Bana OYAK'ın reklam teminatı verip veremeyeceğini sordu.
- Anayasa Mahkemesi üyesi Aysel Pekinel geldi. 40 yıl hizmetini doldurduğu için emekliye ayrılacak. Kendisi de gidince Anayasa Mahkemesi'nde işler karışacak gibi. Anayasa Mahkemesi Başkanı ise kendine güvenilmez biri. Askeri yargının sivil yargıdan ayrı olmamasını isteyen bir adamdan acep ne hayır gelebilir ki...
- Anayasa Mahkemesi en son kalemiz. Eğer bu kale düşerse o zaman bu ülkede her şey beklenebilir.
- Sinan Aygün, ATO Başkanı. Senede iki kez gelerek bizlere bilgi veriyor. Kendisinin örgütlediği bir grup ile emekli Yarbay Korkut Eken'in hapishaneden çıkış gününde büyük bir tören yapacaklarmış.

Bunlar özellikle darbe temalı olan cümlelerdi. Ayrıca kitapta çokça bahsedilen yolsuzluk temalı ifadeler de dikkate değer. İhalelerde yapılan yolsuzluklar, cebe indirilen paralar, evin masraflarının devlete ödettirilmesi, özel işlerde kullanılan askerler, emekli askerlere verilen korumalar ve makam araçları ve bunların nasıl suistimal edildiği ile ilgili ilgin malumat mevcut.


Yorumlar