Er olarak askerlik yapanların vay haline!

Bende askerliğini yapmış birisi olarak bunları çok rahat ve içten yazma imkanım var. Uzaktan gazel okumak hepimizin çok sevdiği ve kolayımıza gelen bir davranış biçimi. Bilmediğimiz, etki ve yetki alanımız içerisinde olmayan bir çok şey hakkında atıp tutmayı millet olarak çok seviyoruz.

Askerlik deyince, yok vatan borcu, kutsal görev, yapmayana kız mı verilir gibi abuk ifadelerden geçilmez genelde. Kime sorsanız askerlik hakkında bir çok iyi şeyi sıralayıverir.

Diyarbakır'da yaptım askerliğimi. Askerlikten benim için arta kalan, kendime bir avantaj olarak gördüğüm oradaki ortamı görmek, er ve komutan ilişkisini gözlemlemek oldu. Tabi bunun yanı sıra en önemlisi Diyarbakır gibi harika bir şehri görmek, fırsat buldukça gezmek imkanım oldu. Yine ayrıca her nasılsa kütüphanede bulunan Yılmaz Öztuna'nın 14 ciltlik Büyük Türkiye Tarihi Ansiklopedisini okuma fırsatını bulmam benim için büyük bir şanstı.

Diyarbakır'ın tarihi surlarını gösteren bir kitaptan fotoğraflamıştım. 

Benim bu yazımda anlatmak istediğim, para almadan er olarak askerlik yapanların aslında askerlik yapmadıkları ve komutanlara hizmetçi olarak görevlerini tamamladıkları yönündedir. Komutanın çayını getirmek, sabah kahvaltısını hazırlamak, öğlen yemeğini odasına çıkarmak, kantinden istediği şeyleri getirmek bunların en basit olanları ve asklerlik yapan her gencin vazgeçilmez vazifeleri.

Bunun yanısıra bilgisayar yeteneğiniz varsa, mutlaka bir komutanın bilgisayarını tamir etmeniz vazifenizdir. Hadi kurumsal olarak bilgisayar işleri yapılırsa neyse ama ben burada ilgili komuta görevinde bulunan şahısların şahsi hizmetlerinin ifa edilmesinden bahsediyorum.

Eğer müzikal bir yeteneğiniz varsa en önemli vazifeniz artık gazino ismi verilen yerlerde komutanları eğlendirmek olacaktır. Berberseniz komutanların yanı sıra onların çocuklarının saçları da size emanet olacaktır.

Leman Dergisi'nin konuyla ilgili kapağı. Zamanında resmini saklamıştım. 

Vazifeniz hizmet ettiğiniz komutanın rütbesi yükseldikçe artacaktır. Eğer başçavuş seviyesinde bir zata hizmet ediyorsanız tayin dönemlerinde evini taşımak, duvarlarını boyamak da vazifeleriniz arasına girecektir. Ayakkabıların boyamak ise her zaman birinci vazifenizdir.

Neyse listemiz uzar gider. Benim kısa dönem askerliğim esnasında şahit olduğum bu "hizmet"lerin yanısıra daha neler neler vardır kim bilir?

Geçenlerde okuduğum bir makalede Gazi Osman Paşa'nın hanımı Fatma Zatıgül Hanım'ın anlattıklarını okuyunca bir mukayese yapmamızın gerektiğini düşündüm. Sizce arada bir fark var mı?

Bahsettiğimiz paşa hakkında ansiklopedik bilgi vermeyeceğim burada, kendisi Plevne kahramanı olarak meşhurdur. Sultan Abdulhamid Han iki kızını Osman Paşa'nın oğullarıyla evlendirmiştir.

Gazi Osman Paşa (1832 - 1900)

"Paşa'nın devlet malına ve parasına dokunmama hassasiyetini şöyle anlatır dul hanımı: Günün birinde emir erlerinden birini yoğurt almaya göndermiş. Tam o sırada Paşa'nın eve geleceği tutmaz mı? Zatıgül hanım artık gözlerini kapatmış, kıyametin kopmasını beklemektedir üst katın penceresinden. Askerin elinden yoğurt kasesini alıp hiddetle yere fırlatan Osman Paşa'nın, karısının yüzüne, bu tür işler için askerleri meşgul etmenin aldığı devlet terbiyesine yakışmadığını haykırması için fazla zaman geçmesi gerekmemiştir (1)"

(1) Armağan Mustafa, "Küller Altında Yakın Tarih", Timaş, 2011, s. 239. Tufan Aslan'ın 5 Haziran 1935 tarihli Yedigün'de yayınlanan "Büyük bir Türk kumandanı: Plevne Kahramanı Osman Paşa... Eşi Fatma Zatıgül neler anlatıyor?" başlıklı yazısından naklen. 

Yorumlar