Acı ve gözyaşı ülkesi Pakistan

Pakistan; Hindistan’dan 1947 senesinde ayrılan ve müslümanların yoğun olarak yaşadığı bir memleket. Neticeye göre değerlendirme yapacak olursak Pakistan’la Hindistan'ın ayrılması müslümanların pek lehine olmamış gözüküyor. İngiliz yönetimi altında yaşayan ve eski görkemli İmparatorluk günlerini yadeden müslümanlar, kendi devletlerini kurup, kendi istedikleri kanunlarla yönetebileceklerini zannettiler. Muhammed Ali Cinnah ve Muhammed İkbal’in halkı galeyana getiren konuşmaları ve etkinlikleri süreci hızlandırdı. 1947 senesinde ve muhtemelen arkasında İngilizlerin gizli hedeflerinin olduğu anlaşılan bölünme gerçekleşti. Milyonlarca müslüman ve hindu mübadelesi başladı. Ve sonra terk edilen, kendi başlarına bırakılan, bin bir türlü grubun çekiştirmesiyle sefalet hayatı yaşayan Pakistan müslümanları kaldı.

Sol başta, Hindu lider Nehru, sağ başta Cinnah ve ortada görüşmeleri tamamlamaya çalışan İngiltere'nin Hindistan Genel Valisi Lord Mountbatten
Fotoğraf: GEO Dergisi, Mayıs 2014, s.79

Eğer müslümanlar İngilizlerin böl-yönet siyasetine uyanabilselerdi, yeni kurulacak Hindistan içinde birlik olarak mücadele etselerdi bugün başka bir alt kıta coğrafyası, başka bir Hindistan’dan bahsediyor olurduk.

İngilizler dünyayı cetvelle çizerek dizayn ederken, tereyağından kıl çeker gibi yerel hakları hem kendilerine hayran bırakarak hem de yerel zenginlikleri çaktırmadan kendi memleketlerine aşırarak, ayrıca sömürgelerini bırakırken bile kendilerine muarız olamayacak yönetim şekillerini ihdas ettiler.

Seyahatimiz esnasında İslamabad, Lahor, Multan, Bahawelpur gibi büyük şehirlerini de gördüğümüz Pakistan’da umumi olarak bir kargaşa hakim, insanlar mutsuz ve fakir. Siyasi istikrar hiçbir zaman olmamış. Her tarafta polis kontrolü sürekli bir tedirginlikle yaşayan insanlar.

Pakistan tarihi genel olarak Hindistan tarihi ile aynı olduğu için onu başka bir yazıya bırakarak 1947 sonrası siyasi tarihinden bir miktar bahsetmek istiyorum. Konuyla ilgili bir çok detaya ayrıntılı olarak internet üzerinden ulaşmanız mümkün.

İngiliz yönetimindeyken müslümanlar bir çok zulümle karşılaştılar. İngilizlerin en çok sindirmeye çalıştırkları toplulukta elbette ki müslümanlardı. 1906’da Muslim League kuruldu. Muhammed İkbal ve Muhammed Ali Cinnah’ın ön almasıyla 1940 Lahor toplantısında ayrı bir devlet kurma kararı alındı.

Ayrılma kararı sonrası 17 milyon insan göç etti. Bazı kaynaklara göre 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. İngilizler ayrılırken Pencap, Keşmir, Bengal gibi münakaşalı yerler bıraktı ki sonraki yıllarda yaşanan savaşlara sebeptir.

Bölünme sonrası yeni devletlerinin tebaası olmak üzere yola çıkan insanlar
Fotoğraf: GEO Dergisi, Mayıs 2014, s.80


Pakistan 1947 yılında Hindistan’dan ayrıldı daha doğrusu ayrı ve müstakil bir devlet olarak hayata atıldı. Doğu Pakistan olarak bilinen Bangladeş 1971’de Pakistan’dan ayrıldı.

İlk cumhurbaşkanı Cinnah’tır. “Büyük Önder” olarak anılır. Ayrılma neticesinde müslümanlara zararı anlatılamayacak kadar çoktur fakat önder olan kişilerin başına “Büyük”, “Ulu” gibi ifadeler takılıyorsa bu insanları eleştirmek zordur, güçtür, yasaktır.

1977 senesinde Ziya-ül Hak askeri bir darbe gerçekleştirerek yönetimi devraldı. Zülfikar Ali Butto'yu 1979’ta idam ettirdi. Afganistan mücahitlerine destek verdi. Birleşik Devletler’in, Sovyetler’e karşı oluşturduğu Yeşil Kuşak’ın bir parçası oldu. Ülkesinin nükleer güç olma çalışmalarını devam ettirdi. Kanunları İslami kanunlara yakınlaştırdı. Muhtemelen Amerikan siyasetinden yüz çevirmesi neticesinde 1988’de uçağı düştü. Daha sonra Benazir Butto, Navaz Şerif gibi liderlerin yönetimleri oldu. 1956 senesine kadar Türkiye’de eğitim görmüş olan Pervez Müşerref 99'da bir askeri darbe ile iktidarı ele geçirdi. 2008’de istifa etti.  Sürgünde olan Navaz Şerif ve Benazir Butto ülkelerine geri döndüler. Butto 2007’de ülkesine geri döndüğü gün Karaçi’de bombalı saldırıya uğradı, 138 kişi öldü kendisi kurtuldu fakat 2 ay sonra Rawalpindi’de bir seçim mitinginden sonra yapılan bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

Pakistan siyasi tarihi karışıklıklar, darbeler, yolsuzluklarla dolu. Şu anda 30’dan fazla siyasi parti var. Türkiye’deki gibi Pakistan Halk Partisi bulunmakta. Zülfikar Ali Butto, Benazir Butto bu partinin başkanlarıydılar. Laikliği savunurlar. Cemaüt-ül İslamiye mensuplarının kurduğu İslami Cephe Partisi’nin oyları çok düşüktür. İslami Birlik Partisi, muhafazakar ve liberal söylemleriyle öne çıkmaktadır. Meşhur Navaz Şerif bu partidendir.

Pakistan’da sosyal yapılanmada çok değişik gruplar altında gösterilen faaliyetler ve büyüklü küçüklü cemaatlerin yönlendirmelerine bağlı olarak değişiyor. Pakistan nüfusunun %20’sini şiiler oluştururken, %3’ünü hıristiyan, sih ve hindular oluşturuyor. Müslümanlar ise çok çeştili gruplar halinde hayatlarını sürdürüyorlar. Başlıcalar Diyobendiler, Breleviler, Cemaat-ül İslamiye, Teblig-i Cemaat, Ehl-i Hadis olmak üzere bir çok grup var. Bunların içinde sünni, mezhepleri kabul eden, tasavvufa karşı olmayanlar olduğu gibi mezhepleri kabul etmeyen ve vehhabi düşüncesine yakın gruplarda söz konusu.

Nüfüsun %60’ını Pencabiler oluşturuyor. Kendi dilleri Pencapça var ki Urducadan çok farklı. %11’ini Sindliler, %9’unu Peştunlar, %3’ünü de Beluciler oluşturuyor.

İslamabad sonradan kurulmuş bir şehir. Devlet daireleri, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ve diğer kurumların bulunduğu, yüksek koruma altında bulunan bir yer. Pakistan ülkesine turist olarak geleceklere pek sıcak bakmıyor, bu sebeple turist vizesi almak bir çok prosedüre bağlı, ayrıca oradan birinin sizi davet etmesi gerek.

İslamabad ve Lahor arasında otoban var. Lahor kalabalık bir şehir. Gelişmişlik olarak aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat tarihi yapısı ile Lahor çok farklı. 2 günde bir çok yerini gezme imkanı bulduk, özellikle Lahor Kalesi ve Padişah Camii çok güzel.

Multan evliyalar şehri. Pakistan’nın en sıcak yeri. Pakpattan, Bahawalpur ise yolumuzun üzerinde olan ve geçerken uğradığımız şehirler. Önümüzdeki günlerde bu şehirleri kısaca tanıtacağım. 

Yorumlar